Rıza Zelyut / Gazeteci /Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Rıza Zelyut / Gazeteci /Yazar

ATATÜRK NEREDE?

23 Nisan 2014 Çarşamba 14:28

Bugün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı kutlarken, gözüm; bu bayramı çocuklarımıza armağan eden büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü aradı.

Onu sansürlemişlerdi…

Caddelerde, meydanlarda Atatürk yoktu.

Bir umutla İstanbul Valiliğinin Feshane’de düzenlediği Çocuk Şenliği’ne baktım. Orada da Atatürk’ü göremedim.

Oradaki İki buçuk yaşındaki bir yavru, Atatürk diyor ama İstanbul’u yönetenler; o yavrunun minik yüreğindeki Atatürk’ü ondan gizliyorlardı.

Dikkat ettiniz mi bilmem… Son yıllarda Atatürk özenli biçimde toplumdan kaçırılıyor. Maalesef AKP’nin elindeki belediyelerde Atatürk’le ilgili hiçbir etkinlik görmüyorsunuz. Ama size ikide bir Said- Kürdi (Said-i Nursi) panelleri düzenliyorlar. Veya başka bir tarikatin kerameti kendinden menkul gerici temsilcisi adına işler yapıyorlar…

Hazret-i Muhammed, peygamberimizdir anılmasından gurur duyarız. Lakin, bu ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu olan Mustafa Kemal de saygıyı ve anılmayı hak etmiyor mu?

Ben AKP’nin iktidarına saygı duyuyorsam onların da benim milli kimliğime saygı duymasını isteme hakkım yok mu? Hem sadece bu milli kimlik benim midir? Bu partiye oy veren yüzde 45’in en az yüzde 40’ı da benimle aynı milli kimlik duygusu içinde değil mi? O zaman nedir bu milli kimliğin sembolü olan Atatürk’e karşı gizliden gizliye yürütülen bu kampanya…

Ben İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun da kendim kadar Atatürk sevgisi taşıdığına inanıyorum. İyi de neden Feshane’ye bir Atatürk portresi astırmadı? Hiç değilse onu çocuklarla el ele gösteren bir tablo yaptırtamaz mıydı?

Bunu sadece ben değil; damarlarında Atatürk sevgisi akan bu ülkenin Edirne’den Hakkâri’ye bütün çocukları bekliyor.

BÜYÜK AYIP

23 Nisan’da Atatürk’ün yok sayılması nasıl büyük bir ayıp ise bu bayramın sahibi çocuklara Feshane’de uygulanan polis şiddeti de o kadar ayıp.

İstanbul Valisi sahneye çıkıp ödül verirken 2 çocuk, Berkin Elvan adına pankart açmış. Vay sen misin bunu yapan. Alandaki sivil polisler çullanmışlar çocukların üstüne. Karga tulumba götürmüşler. Slogan atmasın diye de ağızlarını kapatarak.

“Paralel yapı” diye korkutulan polis belli ki en küçük farklı ses duyduğunda  saldırıyor.

Böylece, ortaokul öğrencilerine şiddet dersi veriyor.

Polisin, en küçük itirazda kafasına bindiği bu çocuk büyüdüğünde ne olur dersiniz?

Ben, bu ülkeyi yönetenlerin her itirazı, her farklı sesi polis gücüyle susturmaya kalkışmasını 23 ruhuna vurulmuş en büyük darbe olarak görüyorum.

Bunun sonu hiç hayırlı değildir, bilesiniz…

O MECLİS

23 Nisan 1920: Batılı sömürgecilerin paylaştığı Türk yurdunu yeniden ele geçirme mücadelesinin resmi hale getirildiği tarihtir.

23 Nisan 1923’te kurulan o ilk Meclis’te ışık yoktu; mum kullanarak geceler boyu çalıştılar.

O Meclis’te su bile yoktu. Varillere doldurulan suyu üstündeki tasla içerek giderdiler susuzluklarını…

Yatacakları yatak, giyecekleri ayakkabı bile yoktu. 1921’de Ankara’ya gelen Fransız Valisi’ni Ankara Gari’nda karşılayan Mehmetçik karakışta çıplak ayakla nöbet tutmaktaydı.

O Meclis işte o ruhla bu ülkeyi kazandı…

Birileri de o Meclis’i, “Padişah efendimize düşman olan hainler!” diye karalamaktaydı. Bu sözde din adamlarının başında da İskilipli Atıf denen gerici din adamı vardı. Ne acıdır ki onun adını şimdi bir hastaneye bile verdiler.

Ama milletimiz, Türk ordusunu arkadan vuran bu padişahçı ve Arap dincisi kesime değil, adı güzel kendi güzel Mustafa Kemal Paşa’ya inandı.

Savaştık, başardık.

Peşinden padişahlık sistemini yıkıp demokratik sistemi, yani cumhuriyeti kurduk.

Peşinden, yüzyıllardır erkeğin elinin kiri, saçı uzun aklı kısa sayılan kadını  erkekle eşit hale getirdik.

Peşinden gerici din adamlarının millet üzerinden etkisini kırdık.

Peşinden batı tarzı, akla dayalı eğitimi temel yaptık.

Ve kısa sürede, hasta denilen milleti dünyanın saygın milletlerinden birisi haline getirdik.

Onun, yani bugün yok sayılmak istenin Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde…

Bu ulu gerçeği 2 buçuk yaşındaki çocuklar bile hissediyor da kocaman yöneticilerimiz yok saymaya uğraşıyor.

Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun efendiler; nedir Atatürk’ten istediğiniz?

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA