Neslihan Yavuzcan / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Neslihan Yavuzcan / Yazar

İçimdeki ve içimizdeki Darbe’ye Devrim’e dair..

19 Temmuz 2016 Salı 12:21

Bizler 80 darbesinde 9 yaşında çocuklardık. Ve mecburen tarafsız büyüdük.

Hatırlıyorum;  Beşiktaş Serencebey yokuşundaki evimizden Barbaros ilkokuluma

 (şimdi ki Four Season otelinin olduğu yer) giderken sivil, tarafsız hatta yaşlı insanlar gözümüzün önünde öldürüldü, katledildi.  Yokuşun yukarısı SAĞ''cı (MİT'in olduğu yer),  aşağısı SOL'cu idi. Yine bizim oralarda bir  öğrenci evine girip, bir erkek öğrencinin kafasına çivi çakarak öldürülmesinin ardından, bir sabah kalktık ki ihtilal.

Büyükler sevindi. Artık insanlar birbirlerini öldürmeyeceklerdi. Barış içinde yaşayacaktık.

Sonrasında askeri vesayet karışıklığı, Özal dönemi derken inanılmaz bir açılma başladı.

Ailem tarafından sağduyulu, mütevazı, güçlü, sevgi dolu ve pozitif bir çocuk olarak yetiştirildim. Profesyonel sporcu olmam itibari ile de disiplinli, tuttuğunu koparan, yenilgi nedir bilmeyen, istikrarlı ve her zaman hayatta ki, hedeflerini de gerçekleştiren bir insan oldum.  Dünya’nın iyiliğini de kötülüğüne de çok  şahit olduk tabi ki....

 

80'lerde bitmeyen İran Irak savaşı, 90'lar da Bosna Hersek katliamı, Refah parti dönemi,

Kürt- Türk ayrımından dolayı PKK terör örgütü,  Berlin duvarı, SSCB yani Rusya’nın dağılması, Körfez savaşı. KADIN Başbakan'ımız Tansu Çiller'in seçilmesi,  ardından yönetim zaafları. 2000'ler de ve hala devam eden AK parti dönemi, Laik’lik karşıtlığı, Din’imizin alet edilmesi, Sünni- Alevi, Kürt-Türk çatışmaları, Beyaz Türkler, Azınlıklar, Din savaşları, Açlık, Kapitalist sistem dayatmaları derken ne için her şey ve neye hizmet için.

Ben de televizyoncu ve gazeteci olarak yetiştim, yanısıra modellik ve basketbol antrenörlüğü yaptım. Hedefim de hep insana dokunmak, katkı sağlamak vardı. Değişime ve dönüşüme ön ayak olan birisi olarak kendimi gerçekleştirdim bu hayat yolunda. Öncü de oldum diyebilirim.

Manevi yönden de ailelerimiz bizi hep iyiye, dürüst olmaya, yalan söylememeye, çalışkan olmaya, insan ayırmadan din, dil, ırk gözetmeksizin birbirimizi sevmeye odaklı olarak büyüttü.  Din anlayışımız her zaman Sevgi oldu.  ‘Bayram sabahlarının kahvaltısı neşesi içinde  idi daima bizim din anlayışımız’. Her zaman şükrederek büyüdük başımıza ne gelirse gelsin.

Bu dünya da sorduğum iki soru oldu. ‘Ben kimim?’ Ve ‘Bu dünyaya neden, ne için geldim?’ cevabını arayarak geçti ve geçiyor. Tabi aradığım şey de kendimim, bulmaya çalıştığım şey de. Özümü bulma gayreti için aslında her şey.   

Hayatımın sonuna kadar da bu soruyu sorarak ve hala öğrenci olarak sürdüreceğim. Bilmediğimi de bilmeyerek ilerleyeceğim..

Doğduğum andan  itibaren hem ailemin hem de basketbol antrenörlerimin de katkısı ile aslında Tasavvuf temelli konulara ilgi duymuş. Her şeyin Aşk’tan ve Sevgi’den yaratılmış olduğu ile yoğrulmuştum. 2000’lerde Tasavvuf ve Sema ile ilgili programlar da çekmiş, hatta çektiğim programlarda konu mankenliğini de yaptığım için ‘sema’ etmiştim semazenlerle. Zaten çocukluğumdan itibaren dengelenmek için ya dönerek koşar, dans eder veya olduğum yerde dönerdim bu bana olağan gelmişti. Dünya ile beraber her şey dönmüyor mu? Zaten. Hücrelerimiz bile. Her şey bir spiral aslında.

Musa DEDE’nin tasavvuf içerikli yazılarını Hürriyet Gazetesinde 2012’den itibaren okumaya başlayınca da içimde duyduğum özleme kavuşmuştum.  Zaten 2008 yılından itibaren de ilgilendiğim ve sonralarında profesyonelleştiğim Nefes bilinci beni oraya taşıyordu. Yani Beden ve Zihin çalışmalarından sonra Nefes ruhuma açılan pencerenin Allah’a yakın olduğumu hissettiğim en nadide yerdi.

Hakikat bilincini Nefes ile anlatmaya başlamış, insanların hayatına beden, zihin olarak dokunurken Nefes ile birlikte  ruhuna katkı sağlamaya  devam ediyordum. Bir de 3 yıl önce Gezi olayları olmuştu hatırlarız hepimiz. İlk 3 gün gerçekten herkes birbirine yardım etmiş, bir ağaç için birleşilmiş. Paranın geçmediği, herkesin birbirine sahip çıktığı, saygı duyduğu bir dünya yaşanmıştı. Birlikte namazlar kılınmış, şarkılar söylenmiş, paylaşımlar çok yüksekti. Milyonlar Taksim’de idi ben dahil, birbirimize çarpsak bile özür dileyerek birbirimizin yanından geçmiştik. Birlik bilincinde olmak ve bütün insanlarda o sırada Allah’ın bütün güzelliklerini görmek  beni çok etkilemişti. Sonrası malum. Bozuldu, bozdular, amacı saptırdılar.

11 aralık 2015 Musa Dede’nin Tasavvuf sohbetlerine gitmeye başladığım andan itibaren de  Hakikat yolunda olan iz ve işaretleri takip ederek daha da derinleşmeye hatta en derine doğru ilerlemeye korkmadan adım attım. Allah’ın izni ile. Mürşid’im ile karşılaştım. Bu yolda rehbersiz ilerlenmeyeceğini anladım Musa Dede’min vesilesi ile.

Tekrar insan olma halini, kendi hakikatimizi, yaşam içinde sema edebilmenin inceliklerini öğrenmeye niyet ettim. Tasavvuf gerçekten İslamiyet’in kalbi, incisi. Ahlak-ı Muhammediye ile ahlaklanmak.  Ve Rahman olabilmek.  Yani şeytanlıktan veya egoyu, Nefs-İ terbiye etmek.

 

Bugün tam 8 ay 1 hafta oldu.  Tasavvuf yoluna niyet edip, hizmet ederken, Sema ederken tekrar,  Derviş ve Sufi olmak nasıldır? diye öğrenme yolunda ilerliyorum. Allah’a şükürler olsun ki.  

 

15 Temmuz akşamı Musa Dede’nin Tasavvuf sohbetinde Balat’da iken Cuma akşamı birdenbire ‘Darbe yapılıyor’ haberi geldi. Musa dede sakinliğini korudu. Herkes de bir telaş, endişe, panik, eve dönme telaşı gerekli gereksiz bir sürü dolu veya boş bilgi.

Ben de ki yansıma ise derin bir soğukluk, ekstra bir sakinlik ve gözleme geçiş. Ve insanlara ‘rahat olun bence evlerinize güvenle gidebilirsiniz’ deme cüretini bile göstermek. Nedense sabah uyandığımızda her şey yolunda olacaktı. Yine ülkemiz sonunda bunu da başaracaktı. Nedensiz, korkusuzdum.

Musa Dede ‘evlerine gidemeyenler ben de misafir olabilirler’ dedi.  Tabi ki ben de o 7 kişi içindeydim.

 

Tam bu olaylar olurken işte dedim ‘ülkemiz artık bölücü olan her şeyden kurtulacak, ülkemiz insanlar temize çıkacak’ dedim sesle söyledim falan filan. Bu kadar kan döküleceğini bilmeden. Hem Cumhuriyet Hem de Osmanlı ailesi kökenli bir ailede büyüdüğüm için Laiklik ve Din dengelenecek iyi olacak gibi idi düşüncelerim. Allah zaten hep yanımızda idi gücü ile bunu hep biLdim.

Bildiğim birşey daha vardı, o da  sadece zamanında birbirini destekleyen ve sonradan ayrılan görüşler neticesinde,  ülkemiz üzerinde  haince planlar uygulayanların  birbirine düşmesiydi. Sonunda da birbirlerini yok etmeleriydi.

Halkın sokağa çağrılmasın anlamamıştım ve çok kızmıştım. Bu da savaşa davet değilde ne idi ki. Endişem çok dinci kesimin şer-İ yöntemlerle öç almasıydı. Ve çok masum insan öldü . Burada yanılmamıştım.

Musa’ya gittik haberleri dinlemeye, izlemeye başladık, Hatta sonrasında bunun başka oyunlar olduğunu bunun,  Başkanlık sistemi için yapıldığını söyledim. Ama iş kökünden temizlenecekti. Bunun taraf olma ile de ilgisi yoktu ya. Ben böyle atıp tutarken.   

Musa o sırada ‘böyle şeyler söyleme Neslihan,  Zan’da bulunma hiçbirşeyi bilmiyoruz’ derken

 TBMM yani Türkiye Büyük Millet Meclisimize bomba attılar. Bu başka bir şeydi. Bu hepimize  aşağılıkça yapılan bir hainlikti. Bu vatan hainliği idi. Başka açıklaması yok.

 

O zaman çok büyük bir idrak yaşadım, tabi Musa’nın sözünün üzerine Meclis'imizin bombalanması bana çok büyük bir ders olarak gelmişti bile. ‘Zan da bulunmanın ne kadar büyük bir tehlike yaratacağını ve birbirimiz Hakkında konuşarak, yorum yaparak, bu böyledir, ya da öyledir’ diyerek propaganda yaptığımızı gördüm, yaşadım ve iliklerime kadar anladım.

 

Tabi sabahı sabah ettik. Az uyku, merak ve güvenlik içinde bir Türkiye Cumhuriyeti’nin devamı için neler yapmamız ve neler yapmamız gerektiği ile ilgili bambaşka bir açı kazandım.

 

Taraf oldum evet bu sefer taraf oldum. Hak yolunda taraf oldum. Şeytani olan her şeyin karşısında olmaya taraf oldum. Vatan hainlerinin, ülkemi bölmeye çalışanların karşısında taraf oldum. İyinin yanında ülkem için ne gerekiyorsa yapacakların yanında oldum.

 

Ben bir parti tutmam, din, dil, ırk ayrımı gözetmem. Ama ülkeme kast edecek düşmanların karşısında tarafım. Meclisimize atılan bomba hepimizin ocağına atılmıştır. Bu yüzden sadece

SEVGİ; AŞK; BİRLİK; BERABERLİK; HUZUR ve ülkemizin refah günlerinin HAKİKAT yolunun tarafıyım.

Zaten öyleydim ama bu hayatımın da dönüm noktasının işaretidir.

Musa Dede’nin dediği gibi ‘ milletimiz, ümmetimiz hakkında haince  planları olanların tüm hile ve desiselerini kendi başlarına makus eyle Ya Rab, bizi bu fitneden daha kuvvetli, birlik olarak çıkar lütfen’ ...

 

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA