“An da vuku’ u bulmanın” fiziksel boyutu oldum yemin ederim. Yaşadığım o bitmez tükenmez dejavuların neticesinde, spritüel âleme bağlana bağlana, telepati denemeleriyle bunu elde etmem aslında bir rastlantı değil, yeni bir sınavdı… Ve ben şimdi tamda şu anda o sınavın içerisindeyim.
Yine elimde kahvem, yine bir yel değirmeni ve yeni bir ben. Sanki o toplum baskısı altında yaşayan ben değilim. “Ön yargılarını bırakıp olduğu gibi gör” demişti, bana göre bir yalancı. Ben olduğu gibi gördüğümde, o bir sanal düzenbazdı hâlbuki.
Düzenbaz;dürüstlük gösterdiğinde yalancı oluyorsa ve aslen dürüstlüğü doğru, yalanı düzmeceyse buradaki gerçek “Desti İzdivaçla” bulunur mu?
Yüksek egoların savaşından bir tatlı huzur duymaya geldim. Hayatın; “o çekirdeğin içinegirmezsen ölürsün kızım, seni yaşatmazlar” diye şah damarıma bastığı günlerdendi. Toplumun, karabasan gibi üstüme çöktüğü; “beni kesin de kurtulayım” dediğim zamanlar… “Sen yalnız bir hiçsin” fikrini bilinçaltıma usturayla kazıyan dost meclisleri. Hayalimdeki kısmet gelmiyorsa ben giderim dedim.
Aldığım karar ilk defa eyleme geçti ve kendimi, o sözde kimsenin izlemediği ama gündüz kuşağının tek izlenen programlarından birinde buldum. O beyazkoltuğa oturmuş “yalnız Birol beyciğim ben eşitlikten yanayım, ya benim dediğim ya da hiçbir şey” diyordum!
Tahmin edeceğiniz üzere; “ben erkek egemen bir toplumdan, hayalindeki o tevazuu arayan bir yalnızım. İçinde bulamadığı huzuru,başkasından söke söke alabileceğine inanan,evi, sigortası olsun, eli çiçek tutsun gerisi bende dedikleri o topluluğun bir parçası, sosyolog filan değil" sadece yalnızım.
İnsanoğlu bildiğin çift benlik dolaşır hep, bir içinde yaşadığı, bir de hayatın yaşattıkları. Evde baba, evlilikte koca yasalarına tabi yaşayan kadınlarımızın her biri, gündüz kuşaklarını izledikçe, içlerinde var olan kendime hâkimim güdüsünü fark ederler, ama çok azı bunu hayata geçirebilir.
Çünkü “Zap” yapmak, “Para” kazanmaktan kolaydır. Gerçek olduğu varsayılan hikâyeleri o stüdyoda yaşayıp, kendi acı benliğinden sıyrılıp “kurban” kimliğinden yorumcu kimliğine bürünürler. Hayatında ilk defa bir fikri vardır! Sosyal ortamda yer edinemeyip, kocası olmadan markete gidemeyen kadın, o stüdyoda özgürce iletişim kurar. “Hayriye teyze” ile “Ahmet amcanın” aşkını yaşar.
Küflenmiş bedenin içinde örümcek ağlarını biraz temizleraklı sıra... Hiç bir yaşam belirtisi vermeden,elinde kumanda, ona gösterilen hayatları izler. Kendi yaşam şekli ile kıyaslama yapmayı aklına getirmeyen ablamız, günde 5 saat izlediği programların hesabını yapsa ömrünün ortalama 10 yılını “Zap” ile heba ettiğin görecek!
Sonuç? Korkutucu!
Bu yazıyı kasmadan yazmamı isteyenlere cevabım; “Varlığı hakkında fikir sahibi olamadığım, tesadüfler ülkesine hoş geldiniz” efendim…
Bende tam sizi bekliyordum! Siz “çift kişilik”misiniz? Diye karşıladığım, neyse ki o anda uğurlanmadığım, aydınlanmış süpermensayesinde yazıyorum ... Sakinim, geçmişin öğretileri ya da geleceğin hayalleriyle değil,şimdinin varlığıyla yaşıyorum. Tam da olmam gereken yerde paravanın arkasında heyecanla bekliyorum… Peki siz neredesiniz?